BÖLÜM 11
MEDİNELİLERİ SAVAŞA TEŞVİK
11.1. Mekke’nin Ne Yapacağını Şaşırması
Cenab-ı Hak, Hacc Suresi ile müminlere savaş izni vermesi üzerine Hz.Muhammed@ seriyye adı verilen küçük askeri birlikleri Medine çevresinde bulunan kabileler üzerine göndermişti. O bu harekâtlarla Medine’nin güvenliğini temin etmenin yanı sıra Mekke’nin ticaret yollarını da kesmek istiyordu. Bu amaçla seriyyeleri özellikle Mekke’nin kuzey yönündeki Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Bedir bölgesinde yoğunlaştırdı. Bedir etrafındaki kabileler üzerine Siful bahr, Rabiğ, Harrar, Ebva, Buvat, Zul Üşeyr ve Safevan adı verilen 7 adet askerî harekât düzenledi. Bazı harekâtlara bizzat kendisi komuta etti. Gerçekleştirilen bu harekâtlarla Bedir bölgesi çevresinde yer alan kabileler ile savunma iş birliği anlaşmaları ya da Medine ile Mekke yönetimleri arasında gerçekleşecek herhangi bir savaşta en azından tarafsız kalma anlaşmaları yapıldı. Böylece Mekke’nin Şam ticaret yolunun kontrolü Medine İslam Cumhuriyetine geçti.
Mekke ile Taif arasında bulunan Nahle bölgesine yapılan askeri harekâtla Hz.Muhammed@, Mekke’nin doğu istikametindeki ticaret yolunu da kontrol altına almaya çalıştı. O’nun bu politikasının nihai amacı, Mekke’yi teslim almaktı. Mekke’nin yaşam kaynağı olan ticaret yolları Medine’nin kontrolü altına alındığı takdirde Mekke’nin teslim olmaktan başka çaresi kalmayacaktı. Mekke yönetimi kendisini tüm Arap yarımadası kabileleri nezdinde etkili ve onları kendi tarafında görmenin rahatlığı ile yavaş davranırken, Medine yönetimi erken davrandı ve Mekke’yi çevreleme politikasında başarı elde etti. Gelinen durumun Mekke’nin aleyhine gelişmesi nedeniyle Mekke Müşrik Yöneticileri ne yapacaklarını şaşırdılar. Hz.Muhammed’in safında yer alan müminler ise elde ettikleri başarılarla övünç duyulacak şerefli bir pozisyon yakalamışlardır. Böylece onlar şirk sistemine karşı çıkmakla büyük bir günaha girdikleri / yanlış yaptıkları şeklinde müşriklerin suçlamalarından arınmışlardır.
RAHMAN, RAHİM ALLAH ADINA
1-3- İnkâr eden ve Allah yolundan alıkoyanlar ne yapacaklarını şaşırmıştır. İman eden, ıslah edici amellerde bulunan ve Rableri tarafından bir hak olarak Muhammed'e indirilene inananların ise kusursuz / günahsız oldukları ortaya çıkmış, durumları düzeltilmiş, şanları ve şerefleri yükseltilmiştir. (Allah'ın) bunu böyle yapmasının sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları / yanlış yolda olmaları, iman edenlerin ise Rablerinden gelen gerçeğe tabi olmalarıdır. İşte, Allah insanlara, hal ve pozisyonlarını böyle temsille açıklar. (Muhammed Suresi 1-3)
11.2. Çevrelenmeyi Kırmak İçin Mekke’nin Karşı Harekâta Geçme Çalışmaları
Hz.Muhammed’in@ Mekke’yi teslim almak için gerçekleştirdiği çevreleme harekâtına Mekke müşrik yönetiminin eli kolu bağlı durmayacağı da çok açıktı. Hayat kaynağı olan ticaret yollarının ele geçirilmesi karşısında Mekke’nin harekete geçerek Medine’nin üzerine askeri bir harekât gerçekleştireceği görünmekteydi. Bu nedenle Mekke’nin gerçekleştireceği askeri bir saldırı karşısında Cenab-ı Hak müminleri savaşa teşvik etti. O, herhangi bir savaş durumunda müşrik ordularıyla karşı karşıya geldiklerinde vuruşmaktan geri kalmamaları ve onları öldürmeleri talimatını verdi. Cenab-ı Hak ayrıca müminlerin savaştan galip çıkmaları halinde onları esir etmelerini, ancak geçmişte müminlere yaptıkları zulümlerden dolayı esirlerden intikam almamalarını ve o esirleri karşılıklı ya da karşılıksız salıvermelerini bildirdi. Cenab-ı Hakk’ın yaptıkları zulümler nedeniyle inkârcılardan bizzat intikam alabileceğini ama bu cezalandırmayı müminler eliyle yapmayı dilediğini bildirdi. Böylece insanların aynı zamanda birbiriyle sınandığını belirtti. Rabbimiz kendisinin yolunda ölen ve öldürülen kimselerin çaba ve gayretlerini boşa çıkarmayacağını, onlara rehberlik yaparak üstün bir duruma getireceğini ve ahirette de cennetle ödüllendireceğini de belirtti.
4-6- Artık inkârcılarla savaş için karşı karşıya geldiğiniz zaman, onları bozguna uğratıp iyice üstün gelinceye kadar boyunlarını vurun / öldürün, kalan sağları ise esir edin ve sıkıca bağlayın. Savaş bitince de onları ya lütuf olarak karşılıksız salın ya da fidye karşılığı salıverin. Böylece onlar harp ağırlıklarını / silahlarını bıraksınlar. Eğer Allah dileseydi onlardan bizzat intikam alırdı. / onları yaptıkları zulme karşılık cezalandırırdı. Fakat bunu sizi birbirinizle imtihan ederek gerçekleştirir. Allah yolunda öldürülen / öldüren / savaşan kimselerin amellerini asla boşa çıkartmaz. Allah, onları muratlarına erdirecek, gönüllerini şad edip durumlarını düzeltecek ve onları, kendilerine tanıttığı cennete girdirecektir. (Muhammed Suresi 4-6)
11.3. Medinelilerin Savaşa Teşvik Edilmeleri
Müminlerin Allah’a yardım etmeleri halinde yani İlahi öğreti çerçevesinde kurulan ve Hz.Muhammed’in@ önderliğindeki İslam Cumhuriyeti’nin zafer kazanması için gayret göstermeleri halinde Allah’ın da kendilerine yardım edeceğini Cenab-ı Hak bildirir. Cenab-ı Hak aynı zamanda bu gayreti gösterenlerin ayaklarını sabit kılacağını ve müşrikleri yendireceğini taahhüt eder.
Müminlerin Allah yolunda savaşmaları halinde Mekke müşriklerinin yenileceğinin en önemli göstergesinin onların müminlerin başarılı askerî harekâtlar sonucunda Arap kabilelerinden elde ettikleri müttefiklikler karşısında ne yapacaklarını şaşırmış olmalarıdır. Onlar bütün engellemelerine rağmen Hz.Muhammed’in@ hareketini durduramamışlardır. Onlar gurur kibir yaparak Cenab-ı Hakk’ın ortaya koyduğu hak, hukuk ve adalet eksenindeki düsturlarını beğenmeyip reddetmişlerdir. Onların bu zalimce ve kibirli hareketleri insanlar tarafından hoş karşılanmamıştır. Bu nedenle Hz.Muhammed’in@ toplumlara adalet, selamet, merhamet, huzur temin etmek için geliştirdiği hareketi engellemek için gösterdikleri bütün çabalar boşa çıkmıştır.
7-9- Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O'da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar. İnkâr edenlerin sonu ise yıkım, felaket ve rezilliktir. Allah onlara ne yapacaklarını şaşırtmaktadır. Bu, şüphesiz onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. O (Allah) da onların (hakkı) engelleme eylemlerini boşa çıkarmıştır. (Muhammed Suresi 7-9)
11.4. Münafıkların Savaşa Karşı Çıkma Gayretleri
Medine’deki münafıklar ve Yahudilerin bazı ileri gelenleri ise Mekke müşriklerinin yenilecekleri iddiasını kabul etmiyorlardı. Cenab-ı Hak ise Mekkelilerin yenileceklerine delil olarak tarihteki zalim yönetimlerin yıkılıp gittiklerini söyler ve onlardan geriye kalan kalıntılara işaret eder. Kendisinin zulmeden toplumları yerle bir ettiğini bildirir. Mekkeli müşriklerin de onlar gibi yok edileceğini belirtir. Haktan, adaletten, merhametten ve huzurdan yana olanların Allah yanlılarını destekleyeceklerini böylece Allah’ın müminlerin koruyucusu ve destekçisi olacağını ama zalimlerin kimseden destek bulamayacağını ifade eder. Tarihte Mekke müşriklerinden çok daha güçlü nice imparatorlukların yaptıkları zulüm nedeniyle yıkılmış olduğunu da ilave eder. Dolayısıyla Hz.Muhammed’i@ ve müminleri Mekke’den çıkaran Mekkelilerin gözde büyütülmemeleri gerektiğini belirtir. Onların da rahatlıkla yenilebileceği ve tarih sahnesinden silineceğini ifade eder. Sonunda da müminlerin içinde baldan ırmakların aktığı, sütten ırmakların aktığı, tertemiz suların aktığı ve şaraptan ırmakların aktığı cennetlere yerleştirileceği, diğer taraftan Hz.Muhammed’in@ bu politikasına karşı olan münafıkların ise ateşte ebedi kalacakları ve kaynar sudan içeceklerini söyler. Cenab-ı Hak, münafıkların bu cezayı almasının sebebini ise, onların heva ve heveslerine uyarak zalimleri desteklemesi, müşrik Mekkelilerle gizli gizli görüşüp Hz.Muhammed’in@ aleyhine planlar kurmaları olduğunu bildirir.
10-15- Peki onlar, yeryüzünde yolculuk edip kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmıyorlar mı? Allah, onları yerle bir etmiştir. Bu kâfirlere de onların benzerlerini yapacaktır. Bu böyle olacaktır. Çünkü Allah iman edenlerin mevlâsıdır. / velisidir. / koruyucusudur. / yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise mevlâsı / velisi / koruyucusu / yardımcısı yoktur. Şüphesiz Allah, iman edip ıslah edici eylemlerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İnkârcılar ise, hayvanlar gibi yer, içer ve zevk almaya bakarlar. Fakat sonunda onların varıp konaklayacakları yer ateştir. Seni yurdundan (Mekke’den) çıkaran hemşerilerinden (askeri, ekonomik ve siyasi güç olarak) daha kuvvetli nice memleket halkını yok ettik de onlara yardımcı olan / kurtaran kimse çıkmadı. Peki, şimdi Rabbi tarafından bahşedilen apaçık bir delil (ki müminlerin halihazırda geldikleri pozisyon münafık Medinelilere apaçık bir delildir) üzerinde bulunan kimse, işinin kötülüğü kendisine süslü gösterilen ve hevalarına uyan kimseler (münafıklar / Yahudi şeytanlar) ile bir olur mu? Kendini koruyanlara / Takvalı davrananlara vaat edilen cennetin özellikleri: “Orada tadı, kokusu ve vasıfları bozulmayan tertemiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Ayrıca onlara orada her çeşit meyve vardır. Bir de Rablerinden mağfiret vardır.” Hiç bunlar (bu nimetlerle ödüllendirilen) ateşte ebedi olarak kalacak olan ve kaynar su içirilip de bağırsakları paramparça olan kimseler ile bir olur mu? (Muhammed Suresi 10-15)
Söz konusu münafıklar ve Yahudiler, Hz.Muhammed’in@ konusunda izlenecek politika konusunda mescitte (mecliste) verdiği nutku dinlerler sonra da müminlerin morallerini bozmak için onun nutku ile alay ederlerdi. Halbuki Hz.Muhammed’in@ nutkunda belirttiği hususlar ilahi ilkeler / sosyolojik ilkelerdi ve bu ilkeler Mekke’nin eninde sonunda yenilip yok olacağını gösteriyordu. Bu ilkeler, zulmeden hiçbir toplumun ayakta kalamayacağını bildiriyordu. Ama kalpleri hakikate kapanmış münafıklar hevalarına / arzularına uyarak kendileri saptığı gibi müminleri de alaylarıyla saptırmayı hesaplıyorlardı. Onların yaptıklarının yanlış olduğunu anlamaları için kıyametin gelmesi gerekiyordu. Yani toplumsal olarak kıyametlerinin koptuğu ve böylece Mekke yönetimi yıkıldığında tercihlerinin ne kadar yanlış olduğunu anlayacaklar fakat o zaman iş işten geçmiş olacaktı.
16-18- Onlardan (münafıklardan ve/veya Yahudilerden) sana kulak verenler de vardır. Öyle ki onlar, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere (müminlerin ileri gelenlerine), “O, demin ne dedi?” dediler. İşte onlar, sürekli kendi hevalarına / arzularına uydukları için Allah'ın kalplerini damgaladığı kimselerdir. Doğru yola yönelenlere gelince Allah onların başarılarını artırmakta ve onlara kendilerini koruma / muhafaza yollarını göstermektedir. Artık onlar (müşrikler ve münafıklar), hezimet saatinin kendilerine apansızın gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte, onun alâmetleri / işaretleri gelmeye başlamıştır bile. Fakat o hezimet saati kendilerine geldiği zaman, öğüt alıp düşünmeleri neye yarayacak ki? (Muhammed Suresi 16-18)
Cenab-ı Hak, Hz.Muhammed’in@ ve müminlerin Allah’a sarılmalarını, birlik ve beraberliklerini asla kaybetmemelerini belirttikten sonra savaş / cihat politikasının başarılı olması için dua etmelerini ister. Zafere erdikleri zaman o münafıkların ve Yahudilerin müminleri yanlış politika izlemekle suçlamaları elbette son bulacak ve onlar rezil olacaklardır. Cenab-ı Hak, müminlerin duruşunu, niyetlerini, samimiyetlerini ve neyi hedeflediklerini bildiği için savaştan zafer ile çıkmasını sağlayacağını bildirir.
19- Öyleyse, Allah'tan başka ilâh tanıma! Kendi günahın için, mümin erkekler ve mümin kadınlar için bağışlanma dile. / Yanlış olduğu şeklinde suçlandığınız politikanızın başarılı olması, zafere ermeniz ve böylece onların suçlamalarının son bulması için Allah’a yalvarın. ([1]) Çünkü Allah sizin durduğunuz konumu ve duruşunuzu gayet iyi bilmektedir.(Muhammed Suresi 19)
11.5. Müminlerin Savaş Konusunda Kararlılıkları
Müminler Mekke müşrikleri ile savaşmak için gerekli talimatların verilmesini canı gönülden arzu etmekteyken, münafıklar böyle bir talimatın gelmesi halinde ölüm korkusu ile sersemleşirler. Hâlbuki onlarında müminler gibi Allah’a sadakat göstererek savaş emrine uygun davranmaları kendileri için daha hayırlı olacaktı. Ama öyle davranmadılar. Hâlbuki onlar Medine İslam Cumhuriyetinin kuruluşu için imzaladıkları Anayasal Sözleşme/ Medine Vesikası gereği Medine’nin savunmasına hep birlikte katılacaklarına ant içmişlerdi. Fakat şimdi gösterdikleri savaş karşıtlığı tavır ve davranışları ile kendilerini ve kabilelerini / soylarını korumaya bile karşı çıkmaktaydılar. Şayet yetki onlarda olsa onlar Mekke müşrik yönetimi ile savaşmayacaklar, Mekkelilerin Hz.Muhammed’i@ ve müminleri yok etmelerine göz yumacaklar ve tekrar eski şirk sistemlerine dönüp eskiden olduğu gibi Medine’yi anarşiye ve iç kargaşaya atacaklardı. Hz.Muhammed’i@ mücadelesinde yalnız bırakarak onun yenilmesine yol açacak eylemlerde bulunmak eski şirk sistemine dönüş demek olacağı çok açıktır. Böyle bir durumda Medine’deki kabilelerin tekrar birbirleri ile kıyasıya savaşan ve birbirlerini öldüren bir sürece yuvarlanacağı muhakkaktır.
20-22- İman edenler, “Keşke bir sure indirilse” derler. Fakat kalplerinde hastalık bulunan münafıkların ise içerisinde savaşa ilişkin hüküm / talimatların açık bir şekilde belirlendiği bir sure indirildiği zaman, ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Hâlbuki onların (tıpkı müminler gibi) itaat ederek savaş emrine olumlu cevap vermeleri en uygunu olurdu. Sonra iş ciddiye binince de Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. (Ey münafıklar) Demek yönetimi ele geçirip bu dinden / politikadan geri dönmeyi ve böylece ülkeyi / yeryüzünü tekrar anarşiye / kargaşaya / fesada sürüklemeyi ve tesis edilmiş birlik-beraberlik-akrabalık bağlarını parçalamayı umuyorsunuz? Bunu nasıl düşünebilirsiniz? (Muhammed Suresi 20-22)
11.6. Münafıkların ve Yahudilerin Bazı İleri Gelenlerinin Mekke Müşrikleri İle Gizli İş birliği İçerisinde Olmaları
Münafıklar ve Yahudiler, Kur’an’ın / ilahi öğretinin mesajları üzerine kafa yormadıklarından ve sefil, rezil arzularının peşine düştüklerinden dolayı akıbetlerinin felakete gittiğini göremiyorlardı. Onların adeta kulakları sağır, gözleri kör ve kalpleri de kapanmış durumdaydı. Şeytan onlara rehberlik yaparak gittikleri yanlış yolu güzel göstermekteydi.
Hz.Muhammed@ Medine’ye başkan olduktan ve uygulamaları ile toplumda huzuru ve güveni tesis etme girişimlerine başladıktan sonra, münafıklar bu uygulamalardan hoşnut olmamışlardı. Hz.Muhammed’in@ iktidardan indirilmesi ve tekrar eski şirk sistemine dönülmesi için Mekke müşrik yönetimi ile gizlice irtibata geçmiş ve onlarla işbirliği yapma konusunda anlaşmışlardı. Onlar bu iş birliği görüşmelerinin gizli kaldığını sanıyorlardı fakat her şeyi bilen Cenab-ı Hak bu durumdan elçisini bir vesile ile haberdar etmişti bile.
Onlar düşmanla girdiği iş birliği ile yaptıkları ihanetlerin bedelini çok ağır bir şekilde ödeyeceklerdi. Görevli güçler / melekler onlara bunun hesabını soracaklardı. Onların İslam Cumhuriyeti aleyhine yaptıkları ihanet girişimlerini ve tuzaklarını Allah boşa çıkaracaktı. Onlar kendilerini gizlediklerini sanıyorlardı. Fakat konuşmaları, mimikleri, hal ve hareketleri kendilerini ele veriyordu. Cenab-ı Hak dilese onların yaptıklarını bilfiil gösterebilir ama buna gerek bile yoktu. Onlar kendi kendilerini ele veriyorlardı zaten.
23-30- İşte onlar öyle kimselerdir ki, Allah onları lanetlemiştir. Böylece onları hakka karşı sağırlaştırmakta, gerçek karşısında da gözlerini kör etmektedir. Peki, öyle olmasaydı, Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar mıydı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi var? Şüphesiz doğru yol kendilerine apaçık belli olduktan sonra gerisin geri inkâra dönen kimseleri şeytan ayartmış ve onları boş hayallerin peşine düşürmüştür. Bu, onların (münafıkların), Allah'ın indirdiğini beğenmeyenlere (Mekke müşriklerine ve / veya Yahudilerin şeytanlarına), “Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz” demeleri sebebiyledir. Oysa Allah onların gizli görüşmelerini bilmektedir. Peki, melekler / görevli güçler onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken halleri nice olur? Bu, onların Allah'ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasını beğenmemelerinden dolayıdır. Bu yüzden Allah, onların amellerini boşa çıkarmıştır. Yoksa kalplerinde hastalık olan münafıklar, içlerinde gizledikleri kinlerini Allah’ın hiç açığa çıkarmayacağını mı sandılar? Eğer Biz dilersek, onları sana gösteririz ve böylelikle sen de onları simalarından tanırsın. Andolsun zaten sen, onları sözlerinin üslubundan da tanırsın. Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir. (Muhammed Suresi 23-30)
Savaş halleri aynı zamanda birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, adalete, barış ve huzura samimiyetle inananlar ile yapmacık olarak inandığını söyleyenlerin ama aslında toplumun birbirine düşmesinden, kavga ve anarşiden beslenen kimseleri ayırt etmek için birer turnusol görevi görürler. Cenab-ı Hakk, kullarını savaş hali zorluklarıyla imtihan eder ve ilahi değerler uğruna zorluklara tahammül edenlerle bu değerlere inanıyormuş gibi görünen ama zor zamanlarda hemen zalimlerden yana olanları ortaya çıkarır.
31- Andolsun Biz, içinizden cihat edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve kalplerinizin derinliklerinde gizlediklerinizi açığa çıkarıncaya kadar sizleri belalandıracağız. /denemeye tabi tutacağız. (Muhammed Suresi 31)
11.7. Müminlerin Azim ve Sebatlarının Güçlendirilmesi ve Savaş Stratejisi Verilmesi
Cenab-ı Hak, müminlere moral vermek için Mekke müşrikleri ile savaşıldığında müşriklerin müminlere zarar veremeyeceklerini, münafıkların da hiçbir şekilde zarar veremeyeceklerini, onların müminlerin aleyhindeki çabalarının boşa gideceği müjdesini verir.
32- Kuşkusuz, şu inkâr edip, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol açıkça belli olduktan sonra peygambere karşı gelip zorluk çıkaranlar (münafık ve/veya Yahudiler) Allah'a hiçbir zarar veremezler. O (Allah), onların gayretlerini boşa çıkaracaktır. (Muhammed Suresi 32)
Cenab-ı Hak, savaşa çıkıldığında müminlerin Kendisine ve elçisine itaat etmelerini emreder. Aksi takdirde çabaların boşa çıkacağını bildirir. Müşrik düşmanların ise asla bağışlanmayacağını belirttikten sonra müminlerin savaş sırasında asla gevşeklik göstermemelerini ve savaşta üstün geldikleri zamanda düşman tam teslim olmadan barışa yanaşmamaları talimatını verir. Düşman safında savaşan taraflar dikkate alındığında bu talimat oldukça önemlidir. Zira düşman safında müminlerin babaları, oğulları ya da yakın akrabaları bulunduğundan üstün konuma gelindiğinde “bu kadar yeterli, artık kan dökmeyelim, barış yapalım” şeklinde söylemler sarf edecek müminler bulunabilir. Fakat bu durum çok tehlikelidir. Savaş birden yön değiştirip galipken mağlup duruma düşülebilir. Bu nedenle savaşta merhametli davranışın uygun olmadığı müminlere tembihlenir.
33-35- Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin de amellerinizi boşa çıkarmayın. Muhakkak ki, inkâr edip, Allah'ın yolundan saptıran, sonra da inkârcı olarak ölen kimseleri Allah asla mağfiret etmeyecektir. Bu nedenle sakın gevşeklik etmeyin de siz üstün iken düşmanı barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir ve amellerinizi asla eksiltmeyecektir. (Muhammed Suresi 33-35)
11.8. Savaş İçin İslam Ordusunun Donatılmasına Teşvik
Cenab-ı Hak, elçisinin savaş emri verdiği zaman müminlerin orduyu donatmak için maddi fedakârlıkta bulunmalarını ister. Dünya hayatının gelip geçici olduğunu dolayısıyla dünyevi menfaatler uğruna kararlı duruşun bozulmaması gerektiği, eğer Elçiye@ sadakatle bağlanıp emirleri yerine getirilecek olursa Kendisinin yapılan fedakârlığın ödülünü vereceğini bildirir. Müminler ordunun donatılmasında yapacakları yardımın kapsamı konusunda tereddüt yaşadılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, müminlerin yapacakları maddi fedakârlığın kapsamını belirledi. Onların tüm mallarını / mülklerini orduya bağışlanmasının istenmediği açıklanarak bağışların kişilerin samimi olarak yapabilecekleri yardımlardan ibaret olduğunu belirtti. Zaten müminlerden tüm mal ve mülklerinin feda edilmesi talep edilseydi o takdirde kendilerinden istenen fedakârlığı yapmayacakları / yapamayacakları da çok açıktı. Böyle bir talebe onlar karşı çıkacaklar ve cimrilik edeceklerdi. Kendi aleyhlerine bir karşı çıkış ve cimrilik olmasına rağmen bunu yapacaklardı. Müminler zenginliğin yolunun Allah yolunda fedakârlıktan geçtiğini bir türlü düşünemiyorlardı. Bu âlemde her ne varsa Allah’a ait olduğunu, insanların hiçbir şeye sahip olmadığını insanoğlu bir anlasa, bu türden cimriliği yapmayacaklardı. Cenab-ı Hak bu hususu Medinelilere anlatmaya çalıştı ve Allah yolunda savaşmaya ve bu uğurda fedakârlık yapmaya davet etti. Şayet Medineliler bundan kaçınacak olurlarsa onların yerlerine Kendi yolunda savaşacak başka toplumlar getireceği tehdidini de yaptı. O toplumların Medineliler gibi olmayacağını da bildirdi. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
36-38- Muhakkak ki şu kısa vadeli yaşamınız / dünya hayatınız, ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder ve takvalı davranırsanız / kendinizi korursanız Allah size ödüllerinizi verecektir. Sizden bütün mallarınızı da sarf etmenizi istemez. Eğer Allah, sizden onları [mallarınızın tümünü] sarf etmenizi isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik eder ve buna karşı çıkardınız. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Fakat içinizden kimileri cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, o ancak kendi şahsiyetinden cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirlersiniz. Eğer siz yüz çevirirseniz Allah sizin yerinize başka bir toplum getirir. Sonra onlar, sizin gibi olmazlar. (Muhammed Suresi 36-38)
İslam Ordusunun donatılması için yapılan teşvik kapsamında uyarılara rağmen bazı kimseler mızmızlık yapıyorlardı. Onlar Muahat (Kardeşlik) kurumu ile Mekke’den gelen muhacirlere evlerini açtıklarını, geçimliklerini paylaştıklarını ama hala kendilerinden fedakarlık yapmalarının beklendiğini, bu fedakarlık sürecinin daha ne kadar devam edeceğini, vaad edilen fethin bir an önce gelmesini ifade ediyorlardı. Tahammül sınırlarını zorlayan bu fedakarlıklara artık bir son verilmesini talep ediyorlardı. Medine’nin yok oluşunu önleyen İslam sistemi sayesinde kendilerine yapılan bu iyilik karşısında nankörlük gösteren bu günahkar kimselere de bir cevap verilemesi gerekiyordu. Cenab-ı Hak, İnsan Suresi’nin son ayetlerini bu amaçla inzal eder ve elçisine bu kimselerin isteklerine boyun eğmemesini, kendisine sığınmasını emrederken paylaşma / infak konusunda ayak sürüyen bu kimseleri de ikaz eder. Onlara acele etmemelerini belirtir. Eğer sabretmeyip acele ederlerse kendilerini çok zor günlerin beklediğini ifade eder. İslam Cumhuriyetinin mevcut kurumlarıyla oluşturulan yapısının çok sağlam olduğunu, ama ilerideki durumlara / gelişmelere bağlı olarak bu yapıda değişikliğe gidilebileceğine vurgu yapar. Ve bu yapıyı değiştirmenin vaktini Cenab-ı Hakk’ın tayin edeceği belirtilir. Allah’ın bunu böyle dilediği ve başka bir seçeneğin olmadığı ifade edilerek müminlerin bu yapısal değişikliği yapmaktan başka çarelerinin olmadığına işaret edilir.
23-31- Gerçek şu ki, Kur’an’ı sana peyderpey / zaman zaman Biz indirdik Biz! Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkar veya nanköre boyun eğme. Sabah-akşam (daima) Rabbinin adını an. Gecenin bir bölümünde de O’na secde et ve geceleri uzun uzun O'nu tesbih et. Onlar aceleciyi seviyorlar da (acele ettikleri takdirde) gelecekte kendilerini bekleyen ağır / zor günü umursamıyorlar. Onları Biz yarattık ve bağlarını / yapılarını çok sağlam yaptık. Dilediğimiz zaman da benzerleriyle sürekli değiştiririz. Muhakkak ki bu, bir hatırlatmadır. Artık dileyen Rabbine giden bir yol tutar. Allah’ın dilemesi budur! Siz ancak bunu dileyebilirsiniz! Çünkü Allah, herşeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. O dilediğini rahmetine sokar. Zâlimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır. (İnsan Suresi 23-31)
[1] Hüseyin et Tabatabai; El Mizan fi tefsiril Kur’an