top of page

BÖLÜM 46

HİCRETE SON ÇAĞRI

 

Artık Hz.Muhammed’in@ de hicret etme vakti gelmiştir. Mekke’yi terk etmeden önce son çağrılarını yapması için Nuh Suresi inzal edilir. Hala Mekke’de kalma ve Resulü Ekrem’in saflarına katılma konusunda inat eden Mekkelilere son bir uyarının daha yapılması gereklidir ki onların hiçbir mazeretleri kalmasın. Yıkılış / Inkılab sonunda gelecek azabın vakti artık iyice yaklaşmıştır. Bundan sonra onların başına gelecekler Resulü Ekrem'in sorumluluğunda olmayacaktır. Dahası hicretten sonra her iki şehir devleti arasında yaşanacak savaş ve mücadelelerde müminlere yardım etmesi için Cenab-ı Hakk’ın yardımı talep edilir. Surede Hz.Muhammed’in@ serüveni Hz. Nuh@ üzerinden anlatır. Nasıl ki Hz. Nuh@ azap gelmeden önce kavmini uyarmak için elçi gönderildiyse, Hz.Muhammed@ de azap gelmeden önce Mekkelileri uyarmak için gönderilmiştir. Tıpkı Hz. Nuh@ gibi O da kendi kavmini Allah’ın bağışlaması ve rahmeti içine alması için ilahi öğretiye uygun hareket etmeleri ve kendisini takip etmeleri hususunda 13 yıl boyunca sürekli uyarılarda bulundu.

 

Rahman Rahim Allah Adına 

1- 4- Şüphesiz Biz, kendilerine çok acıklı bir azap gelmezden önce, kavmini uyar diye Nuh’u kavmine elçi gönderdik.  O (Nuh), dedi ki; “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah’a kulluk edin, O’na takvalı davranın ve bana itaat edin ki Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirlenmiş bir zamana kadar süre tanısın / yaşatsın. Şüphesiz Allah’ın tanıdığı süre gelince ertelenmez. Bir bilseydiniz.” (Nuh Suresi 1-4)

 

Hz.Muhammed’de@ aynı Hz. Nuh@ gibi kendi kavmini gece gündüz ilahi öğretiye davet etmişti fakat onlar tıpkı Hz.Nuh’un kavmi gibi davet edildikleri öğretiden uzak durmuşlar ve Resulü Ekrem’den kaçmışlardır. O’nun çağrısına kulaklarını tıkamışlar, sırtlarını dönmüşler, kibir / gurur ile çalım satmışlar ve ilahi öğretiyi dikkate almamışlardır. Hz.Muhammed@ tıpkı Hz. Nuh@ gibi kendi kavmini açık / aleni olarak ilahi öğretiye davet ettiği gibi bu daveti ilanen de yapmıştır. Hatta kimi zaman gizli gizli tebliğ etmiştir.

 

5-9- O (Nuh) dedi ki, “Rabbim! Muhakkak ki ben, kavmimi gece gündüz (sürekli) davet ettim. Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçışlarını artırdı. Ben, onları, Senin onları bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar mutlaka parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, kibirlendikçe kibirlendiler. Gün oldu ben onları yüksek sesle açık açık davet ettim. Gün oldu davetimi kendilerine ilan ettim. Bazı zamanlarda onları gizli gizli de davet ettim.” (Nuh Suresi 5-9)

 

Artık hicret zamanı geldiğinde ise Hz.Muhammed@ tıpkı Hz. Nuh’un kendi kavmine yaptığı son çağrısında olduğu gibi O da Mekkelilere son çağrısını yapar. Bol bol bereketlere kavuşmak, mallar ve oğullar / servet, zenginlik ve ordu güçlerine sahip olmak için onların Cenab-ı Hakk’a yönelmelerini ister. Dahası onların Cenab-ı Hak tarafından izzetli, azametli ve vakarlı kılacağı vaadine neden sarılmadıklarını ve bu vaadi O’ndan neden ümit etmediklerini sorgular. Fakat onlar bunun boş bir hayal olduğunu ifade ederek karşı çıkıyorlardı. Halbuki nasıl Allah yedi göğü yarattıysa, güneşi bir ışık kaynağı ve ayıda bir lamba kıldıysa aynı şekilde, Medine’de kurulan İslam devletinin de kuruluşuna imkan verdi. Kur’an’ı da tıpkı güneş gibi o devletin aydınlatıcı kaynağı olarak inzal etmekte. Yine tıpkı ayın güneş ışınlarını yansıttığı gibi Resulü Ekrem de Kur’an ışığını insanlara yansıtmakta. Şayet bu harekete katılıp Medine’ye hicret ederlerse zaferden sonra tekrar Mekke’ye geri dönülecek ve bu kez toplumsal bir dirilişle yücelmiş ve yükselmiş olarak neşvü nema olunacaktır.

İslam’ın yükseliş ile Mekke'nin yolları sadece Arabistan yarımadasındaki ticaret ve kabilelerin oraya hac için gelişleri ile sınırlı kalmayacak, çok geniş bir coğrafyaya yayılacak olan İslam hakimiyetindeki toplumların hac ve umre ziyaretleri için geldikleri bir yer olacaktır. Böylece Mekke çok geniş ve kolay ulaşılabilir yollara haiz ve çevresi son derece genişlemiş bir yurt haline gelecektir.  

 

10-20-Son olarak onlara dedim ki: “Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Kesinlikle O, çok bağışlayıcıdır. Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın. Size mallar ve oğullar ile refahınızı artırsın, sizin için bahçeler kılsın, ırmaklar kılsın. Hem Siz niçin, Allah’tan bir vakar / izzet / azamet ummuyorsunuz? Halbuki O, sizi uzun süreçler içinde aşamalardan geçirerek yaratandır. Allah’ın yedi göğü tabakalar halinde nasıl yarattığını ve Ay’ı onların içinde bir ışık kıldığını, güneşi de bir lamba kıldığını görmediniz mi? Allah, sizi yerden / bu ülkeden/ bu şehirden bir bitki gibi bitirdi. /çıkardı. / yarattı. (Hicretten) sonra sizi oraya / bu ülkeye / bu şehre tekrar geri döndürecek ve yeni bir dirilişle ortaya çıkaracaktır. Allah sizin için yeryüzünü / bu ülkeyi / bu şehri genişletecek ki çok geniş imkanlara / yollara  / bağlantılara kavuşasınız.” (Nuh Suresi 10-20)

 

Fakat bütün bu çağrılara rağmen tıpkı Hz. Nuh’a kendi kavminin yaptığı gibi Mekke müşrik ileri gelenleri de Resulü Ekrem’in safına geçme hususunda inatla direndiler ve O’nu yok etmek için büyük tuzaklar kurdular. İlahları olan Vedd, Suva, Yagus, Yeuk ve Nesri asla bırakmadılar.  Mekke halkını da yoldan çıkardılar. Gelinen noktada ise Resulü Ekrem’i yok etmenin planını kurmaktalar.

Artık umut kesilmiştir. Hz.Muhammed@ en kısa zamanda Mekke’yi terk edecektir. Bundan sonra Medine İslam Cumhuriyeti ile Mekke müşrikleri arasında savaş kaçınılmazdır. Cenab-ı Hakk’ın vaat ettiği gibi müşrikler yaptıkları kötü fiilerinin günahında boğulacaklar, Medine İslam Cumhuriyeti karşısında yenilecekler ve acı bir azap ateşine atılacaklar. Hiçbir kabile ve hiçbir kimse de onlara yardıma gelmeyecektir.

 

21-25- O (Nuh); “Rabbim! Şüphesiz onlar (Kavmim) bana karşı direndiler. Malı ve evlâdı kendisine hüsranını artıran kimselere uydular. Onlar büyük tuzaklar kurdular. Ve ‘Sakın ilahlarınızı bırakmayın. Sakın Vedd, Suva, Yagus, Yeuk ve Nesr’i bırakmayın’ dediler. Doğrusu böylece onlar birçoklarını da yoldan çıkardılar. Sen de o zalimleri hedeflerine ulaştırma / hedeflerinde daha fazla saptır” dedi. Onlar, hatalarından dolayı suda boğuldular sonra da ateşe sokuldular / sokulacaklar. Artık kendileri için Allah’tan başka bir yardımcı da bulamadılar. / bulamayacaklar. (Nuh Suresi 21-25)

 

İşte tam da bu noktada Hz.Muhammed@ tıpkı Hz. Nuh@ gibi Rabbine şöyle dua etme makamındadır;

“ Rabbim bu ülkede kafirlerden mostralık bile olsa hiç kimseyi bırakma. Zira sen onları bırakırsan onlar kafir doğururlar ve diğer insanları azıp saptırırlar. Beni, ana, babamı ve tüm bana katılanları / bana güvenenleri / müminleri bağışla. Zalimlerin soyunu kurut”

26- 28- Nuh dedi ki: “Rabbim! Bu ülkede kâfirlerden mostralık bir tek kişi bile bırakma! Çünkü Sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve onlardan ahlâksız ve küfre saplananlardan başkası doğmayacaktır. Rabbim! Beni, ana-babamı, mümin olarak evime giren herkesi yani tüm mümin erkekler ve mümin kadınları bağışla! Zalimlerinse sadece tükenişini arttır.” (Nuh Suresi 26-28)
 

Bundan sonra artık haber beklenir. Ne zaman ki Mekke müşrik ileri gelenleri Hz.Muhammed’e@ yapacakları suikastın ihbarı gelir hemen hicret için harekete geçilir. Peygamberimiz Hz. Ali’ye daha önce planladıkları gibi davranmasını bildirdikten sonra hemen Hz.Ebû Bekir'e de haber gönderir ve hicret için vaktin geldiğini bildirir. Hazırlıklar zaten önceden yapılmıştı. Sadece haber beklenmektedir. Haber gelir gelmez Hz.Muhammed @ hemen Hz.Ebu Bekir’in evine gitti ve birlikte yaya olarak Mekke’nin güney istikameti (Yemen’e doğru) boyunca yola koyuldular. Hz.Muhammed’in@ Medine’ye gideceğini Mekke yönetimi gayet iyi biliyordu. Bu nedenle Mekke’nin kuzey yani Medine’ye doğru olan istikametinde tedbir almışlardı. Resulü Ekrem ise Mekke’den çıkışını ters istikametten gerçekleştirdi. Kimse güney istikametindeki çıkışlara dikkat etmedi. Böylece kimseye görünmeden Mekke’den çıkan Hz.Muhammed@ ve Hz.Ebu Bekir, önce Mekke’nin güneyindeki Sevr dağında bulunan bir mağaraya sığındılar.

Hz.Muhammed’in@ evine baskın yapıldığı gecenin sabahında başarısız olduklarını anlayan Mekke müşrikleri peygamberimizi önce Hz.Ebu Bekir’in evinde aradılar. Ebu Cehil arama yapan ekibin başında idi. Hz.Ebu Bekir’in de evde olmadığı anlaşılınca Ebu Cehil, Hz.Ebu Bekir’in kızı Esma’yı tartakladı ve onların nereye gittikleri konusunda bilgi almaya çalıştı. Fakat Esma onlara istedikleri bilgiyi vermedi. Müşrikler, sürekli Mekke’nin kuzey istikametinde arama yaptılar. Ama o istikamette hiçbir ize rastlamadılar.

Hz.Muhammed@ Sevr dağındaki mağarada birkaç gün kalmayı planlamıştı. Zira takipçilerin iz sürerek kuzeyden güneye yöneleceklerini biliyordu. Medine’ye doğru yola koyulmak için Mekkelilerin O’nu ellerinden kaçırdıklarını düşünerek aramayı bırakmalarını bekleyecekti. Nitekim Mekke müşrikleri profesyonel iz sürücüleri yardımıyla peygamberimizin güney istikametinde Sevr dağına doğru gittiğini tespit ettiler. Onların dağdaki mağaralara sığındıklarını anladılar ve aramalarını dağdaki mağaralarda yoğunlaştırdılar. Bütün mağaraları aradılar. Hz.Muhammed’in@ ve Hz.Ebu Bekir’in sığındığı mağaraya geldiklerinde mağara girişinin dar olması, içinin de iki kişinin sığınacağı kadar büyük olmamasının bilinmesi, arayanların yorulmuş olmaları, örümceğin ağ örmesi, arayanların arasında belki de mümin bir kişinin olması vb. bir ve birden fazla nedenden dolayı mağarayı detaylı olarak aramadılar.

Hz.Muhammed@ peygamber olmasına rağmen Cenab-ı Hakk’ın mucizevi yardımlarını beklemeyip beşeri tüm tedbirlere başvurduktan sonra O’na sığınmasını müteakiben O’nun mucizevi yardımı gelir. O’nun yardım ve inayeti, yukarıda sayılmaya çalışılan sebeplerin ya da başka sebeplerin mucizevi olarak devreye girmesi ile tecelli etmiştir.

Cenab-ı Hak,  bu olaydan yıllar sonra Medine’de müminlerin karşılarındaki Bizans gücünden korkmaları vb. nedenlerle Hz.Peygamber’i yardımsız ve desteksiz bırakma meyli gösterdikleri sırada Sevr Mağarasındaki bu İlahi Yardımı örnek olarak gösterir.”

           

“Siz ona yardım etmezseniz hatırlayın o zamanı ki Allah, ona (Resul’e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, onu (Mekke’den) çıkardığı (çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti; “Mahzun olma! Muhakkak ki Allah bizimle beraber.” O zaman Allah, onun üzerine sekinetini indirdi. Ve onu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü aşağılık / süfli / değersiz kıldı. Ve Allah’ın sözü ‘O, çok yücedir.’ Ve Allah; Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).” (Tevbe Suresi :40)

 

Müşrikler Hz.Muhammed@ ve Hz.Ebu Bekir'i bulamayınca bu kez onları bulana ödül vereceklerini ilan ettiler. Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir, üç gün süreyle Sevr ma­ğarasında kaldılar. Üçüncü gün  Abdullah b. Uraykıt adında müşrik bir yol rehberi, iki deveyi mağaraya yakın bir yere getirdi ve Medine yolculuğu Abdullah b. Uraykıt'ın rehberliğinde başladı. Abdullah b. Uraykıt müşrik olmakla birlikte o Hz. Ebu Bekir'in güvendiği, dürüstlüğüne itimat ettiği birisiydi. Böylesine önemli bir yolculuk ve hayati bir konuda rehber olarak müşrik bir kişinin rehber olarak seçilmiş olması üzerine düşünmek gereklidir. Şöyle ki Abdullah bin Uraykıt’ın yolculuk güzergahını çok iyi bilmesi bir yana müşrik bir kişinin develeri oraya Sevr dağına getirmesi dikkat çekmeyeceği hususları kaçış planının ne kadar akıllıca yapıldığını ve inceden inceye her şeyi hesap etmeyi ihmal etmediklerini dikkate almak gerekmektedir. İlahi yardım olmakla birlikte Hz.Muhammed’in@ beşeri tüm tedbirlere başvurması müminler için çok önemli bir derstir.

Peygamberimizin de Medine’ye yolculuğu böylece başlamıştır.

bottom of page