BÖLÜM 32
KAZA UMRESİ
32.1. Umreden Önce Müminlerin Durumları
Bir sene önce imzalanan Hudeybiye Anlaşmasına göre o sene yapılması gerekirken ertelenen umrenin vakti gelip çatmıştı. Hicretin 7. yılı Zilkade ayı girince, Hz.Muhammed@, Hudeybiye seferine katılanlara kaza umresine hazırlanmalarını emretti. Ancak Kaza umresi olarak adlandırılan bu umre için müminlerin hazırlanmaları gerekmektedir. Zira onlar Mekke’de yaşarken acı, işkence ve şiddete maruz kalmış, Medine’deki yaşamlarında da savaş ve akınlarda kayıplar vermiş, yaralanmış ve çeşitli zorluklar yaşamışlardı. Yaşanan bu acı ve ıstırapların intikamı için Hudeybiye seferi sırasında fırsat yakalamalarına rağmen barış yapılmış ve böylece müminlerin bu duyguları bastırılmıştı. Hudeybiye Barışını takiben geçen süreçte, Hayber’in fethi ile kendilerini tehdit eden en önemli düşman gücü de bertaraf edilmiş ve kendilerine karşı koyacak başka bir güç kalmamıştı. Bu durum müminlerin özgüvenlerini iyice artırmıştı. Artık geçen sene yapamadıkları umrenin yerine kaza umresi yapacaklardı. Bu umre sırasında Mekke müşrik yöneticileri yanlarında bulunmasa da diğer müşrik Arap kabile mensupları yanlarında bulunacak ve kendi batıl şirk inancına göre hac ritüellerini icra edeceklerdi.
Müminlerin bunlara tahammül edemeyip onlara bir zarar vermeleri mümkündü. Hele ki bunlar kendilerine karşı çeşitli akınlarda savaştıkları kabilelerden olması halinde müminlerin duygularının, kin ve öfkelerinin kabarma ihtimali mevcuttu. Ayrıca yol boyunca karşılaşacakları müşrik kabilelere sataşmaları, onlara zarar vermeleri, mallarına el koymaları içten bile değildi. Savaş halinde oldukları müşrik kabilelerin sürülerine rastladıkları takdirde o sürüleri ganimet olarak almaları da bu müminlerce normal olarak görülebilecekti.
32.2. Müminlerin Kaza Umresine Hazırlanmaları
Hz.Muhammed@ bu umreyi güvenli bir şekilde sonuçlandırmayı tasarladığı gibi bu umre sırasında hem Mekkelileri hem de birlikte umre yapacakları müşrik kabileleri etkileyici tavır ve davranışları sergileme stratejileri üzerine düşünüyordu. Ayrıca müminlerin tahriklere kapılabileceği, bu zamana kadar kendilerine reva görülen zulümler nedeniyle öfkelerine yenilerek intikam almaya kalkabileceği, bu nedenle yanlış yapabileceklerini, barışı bozabileceklerini ve menfi etki yaratabilecek olumsuz tavır ve davranışlar sergileyebileceklerini ve bu tür yanlışlıklara meydan verilmemesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyordu.
Cenab-ı Hak, Maide Suresi’nin ilk 11 ayetini inzal ederek elçisine bu konuda rehberlik etti. Bu umreye hazırlık kapsamında müminler önce barış sözleşmesinin şartlarına uymaları konusunda ikaz edildiler. Daha sonra ihramlı iken avlanmanın yasak olduğu ve bu kuralı müminlerin ihlal etmemeleri gerektiği bildirildi. Bu kapsamda yol boyunca rastlanılacak müşrik kabilelerin sürülerine de herhangi bir saldırı yapılmayacağı belirtildi.
Umreye gelen müşrik kabilelerin beraberinde getirdikleri kurbanlık hayvanlara, putlara ve / veya Allah’a adanmış hayvanlara ve umreye niyet ettiklerine ilişkin belirtileri taşıyan müşriklere de asla saldırmamaları konusunda müminler uyarıldılar.
Geçen sene yapacakları umreden geri çeviren müşriklere duyulan kin ve öfke dolayısıyla müminlerin bu duygularına yenilmemeleri, intikam duyguları ile hareket etmemeleri konusunda tembihlendi. Daima hayırlarda yarışmaları / iyiliklerde rekabet etmeleri onlardan istendi.
1 – 2- Ey iman edenler! Anlaşmaların / Sözleşmelerin şartlarına uyun. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla ve şimdi size okunacak olanlar müstesna olmak üzere çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir. Ey iman edenler! Allah'ın alametlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, bilhassa gerdanlığı olan hayvan ve sahiplerine (yani hacıların düşmandan korunmak için kendilerine ve hayvanlarına taktıkları süsler nedeniyle hacca gelen kimselere ve hayvanlarına) ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Kâbe’ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Geçen sene sizi Mescid-i Haram'dan çeviren Mekkeli müşriklere karşı beslediğiniz öfke ve hıncınız, sakın sizi aşırılık ve saldırganlığa sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir. (Maide Suresi 1-2)
32.3. İslam Cumhuriyetinin Meşruiyet Kazandığının Bildirilerek Müminlerin Medeni Bir Duruşa Davet Edilmeleri
Müminlere umre sırasında yanlış yapmamaları konusunda uyarılar yapıldıktan sonra sıra onları medeni kılacak diğer tavır ve davranış kurallarını bildirmeye gelmişti. Bu çerçevede müminlerin leş, kan, domuz eti ve şirk adetlerine göre kesilmiş etlere yanaşmamaları bildirildi. Daha önce açıklanmış haram yiyeceklere ek olarak müşriklerin ne bulursa yedikleri yiyecek nevileri (boynuzlanmış, yüksekten düşmüş, vahşi hayvanlarca parçalanmış vb.) de yenilmeyecekler kapsamında zikredildi. Kısaca kendisi bizatihi pis olan yiyeceklerden ve kirli yollardan / hak edilmeyen yollardan elde edilecek geçimlik ve yiyeceklerden uzak durmaları müminlere emredildi. Bunların şirk sisteminin alışkanlıkları oldukları bildirildi. Şayet bu yiyeceklere eskiden olduğu gibi büyük bir istekle ve arzuyla yönelinecek olurlarsa bunun doğru yoldan sapmak olacağı ifade edildi.
Şirk sisteminin cari olduğu eski zamanlarda bu yiyecekler şirk dinince mubah olan hatta dinin öngördüğü yiyecekler olduğundan, insanlar bu yiyecekleri büyük bir zevkle tüketirlerdi. Şirk sisteminin öngördüğü ekonomide, insanlar hakkaniyet ve meşru yollardan geçimlik elde etmekten ziyade gayri meşru / kirli yollardan geçimlik elde etmeyi daha hoş görüyorlardı. Ancak Cenab-ı Hak, bu kirli yolları izleyerek elde edilecek yiyeceklere ve kendisi bizatihi pis iğrenç olan yiyeceklere karşı müminlerin mesafeli durmalarını tembihledi. Zorda kalmadıkça bunlara tamah etmemeleri gerektiğini bildirdi. Böylelikle müminler medeni bir duruş gösterecekler ve bu asil duruş müşrik halkı etkileyecekti. Bu duruş, aynı zamanda müminlerin savundukları dinlerinin / dünya görüşlerinin şirk sistemine galip geldiğinin bir göstergesi olacaktı. Artık müminler dünya görüşlerinin hayata geçirildiği bir devlete kavuşmuş ve bu devlet de herkesçe kabul edilen meşru bir egemenliğe sahipti. Müşrikler artık Medine İslam Cumhuriyetini tanımışlar ve onu yıkıp yok etme umutlarını kaybetmişlerdi. Cenab-ı Hak gelinen bu aşamanın Hudeybiye’de Barış yolunu (İslam’ı) seçmekle kazanıldığını belirtti. Böylece bugün İslam Cumhuriyetinin / Dininin dolayısıyla müminlerin hâkimiyetleri olgunlaşmış (İslam dini kemale ermiş) ve Cenab-ı Hak vadettiği iktidar nimetini tamamlamış / pekiştirmişti.
3 – Ey Müminler! Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen, boğulmuş, putlara kurban olmaları için işaretlenmiş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış olup da canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlara (putlara) adanarak boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla paylaştırılan hayvan etleri size haram kılındı. Bunlar fısktır / şirk sisteminin öngördüğü iğrençliklerdir. Bugün artık müşrikler / inkârcılar, sizi yenebilme / dininizi (devletinizi) yıkmaya ilişkin ümitlerini kaybetmişlerdir. Dolayısıyla artık onlardan korkmayın, benden korkun. Sizin için (Hudeybiye’de) İslam / Barış yolunu (dinini) ihtiyar ettim ve böylece bugün dininizi (devletinizi) kemale erdirerek / egemen kılarak, size vaat ettiğim nimetimi tamamladım. Bundan böyle kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ancak o takdirde ona günah yoktur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. (Maide Suresi 3)
32.4. Ayrıntılara İlişkin Tereddütlerin Giderilmesi
Şirk sisteminin geçerli olduğu cahiliye döneminde kirli yollardan elde edilen geçimlikler / yiyeceklerin haram olduğu bildirildikten sonra sıra helal / serbest olanların da açıklığa kavuşturulmasına gelmişti. Zira yine şirk sisteminde bazı temiz ve helal yollardan elde edilen geçimlik ve yiyecekler haram sayılarak insanlar haram yolları tercih etmeye zorlanıyorlardı. Günümüzde bazı ülkelerde nasıl insanlar normal hukuki yollardan işlerini halletmekte / geçimliklerini ve yiyeceklerini elde etmekte zorlanıyor ve yasal olmayan yollara mahkûm ediliyorlarsa o zaman ki şirk sistemi de aynı şekilde insanların doğru ve hukuka uygun yollardan değil de gayri meşru yollardan işlerini halletmelerini / geçimliklerini ve yiyeceklerini elde etmelerini öngörüyordu.
Cenab-ı Hak, şirk / zulüm sisteminin öngördüğü bu gayri hukuki yolları yasaklarken geçimlik ve yiyecek elde etmede helal / serbestlik için “iyi ve temiz” olma ilkesini genel bir kaide olarak ortaya koydu. Temiz ve hakkaniyetli yollardan elde edilmiş yiyeceklerin helal olması kuralı ile müminlerin müşriklere karşı asil ve medeni duruşları tamamlanacaktı.
Ancak yukarıda sayılanlar arasında olup olmadıklarına dair şüpheler oluşturacak bazı durumların da açıklığa kavuşturulması gerekmekteydi. Bu minvalde av köpekleri tarafından yakalanan hayvanların etinin yenebileceği zira o köpekleri eğitmek için yapılan çabaların / emeğin onların yakaladıklarını yemeyi meşrulaştırdığı beyan edildi.
Helal ve haram yiyeceklere dair müminlerin zihninde oluşan tereddütlerden bir diğeri de ehli kitap mensuplarının yiyecekleri idi. Cenab-ı Hak, müminlerin bu tereddütlerini ortadan kaldırmak için ehli kitap mensuplarının yemeklerini yemenin ve onların da müminlerin yemeklerini yemesinin helal olduğunu bildirdi. Zira İslam Cumhuriyetinin egemenliği altına giren Mümin, Yahudi ve Hristiyan topluluklarda artık bundan sonra gayri meşru / hukuksuz / kirli ve iğrenç yollardan yiyecek ve geçimlik temin etmenin yolları kapatılmıştı. Müminlerin zihnindeki bir diğer soru ise ehli kitap kadınlar ile evliliğin helal olup olmadığı idi. Cenab-ı Hak, Ehli Kitaba mensup kadınlardan temiz, iffetli, namuslu, gizli dostu olmayanları ile evlenebilmeleri konusunda müminlere ruhsat verdi.
Cenab-ı Hak, müminler için bu düzenlemeleri getirdikten sonra eğer müminlerden bu düzenlemelere karşı çıkacak olan olursa onun şimdiye kadar yaptığı tüm çaba ve fedakârlıkların boşa gideceğini ve hüsrana uğrayarak cezalandırılacağını da bildirdi.
4 - 5- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “İyi, güzel ve temiz olan tüm yiyecekler size helal kılındı.” Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını da yiyebilirsiniz. Fakat onların üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin), Allah'tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk görendir. Bugün size iyi, güzel ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilen hür kadınlarla evlenmeniz helaldir. Elbette ki mehirlerini ödemeniz, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde yaşamanız şartıyla bu helal oluş geçerlidir. Her kim imanı (bu hükümleri) inkâr ederse, / tanımazsa, ameli boşa gitmiş olur ve o kimse ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi 4-5)
32.5. Temiz Toplum Meydana Getirerek Büyük Medeniyete Ulaşmak
Medeni bir toplumun diğer önemli bir vasfı da temiz olmaktır. Müminlerin müşriklerden ayırt edilmesi ve onlardan asil ve üstün bir statü kazanması için Cenab-ı Hak müminlerden temiz olmalarını emretti. Bu temizliği sağlamak içinde temizlik faaliyetini periyodik hale getirerek namaz kılma (Allah’ı anma töreni) öncesinde gerçekleştirmelerini istedi.
Temizlik esas olmakla birlikte suyun bulunmadığı zamanlarda yine de Kendi huzuruna çıkarken müminlerin temiz bir toprağa yönelmelerini emretti. Bu aynı zamanda metaforik olarak müminler Allah’a yöneldiklerinde Allah’ın hükümeti için yapılacak her hayırlı eylemin mutlaka temiz bir niyet taşıması ve temiz bir amaca yönelik olması gerektiğini de ifade ediyordu.
Cenab-ı Hak, bu temizlik eyleminin aslında müminlerin hem maddi hem de manevi temizlik amacı taşıdığını bildirdikten sonra müminlere bu mükellefiyeti getirmesinin nedeni olarak iktidar / devlet / medeniyet nimetinin tamama erdirilmesi olduğunu bildirdi. Yani bu mükellefiyetlerin esas gayesinin müminlere vaat edilen büyük medeniyete / devlete ulaşmaları ve bu nimetin tamama erdirilmesi olduğu belirtildi.
İnsanlar tercih edecekleri ideolojide iyi yönde farklılık ve üstünlük görmek isterler. Devlet / Medeniyet / Din nimetinin tamama ermesi için müntesiplerinin ve ilkelerin çok cazibedar olmaları gerekir. Temiz olmak ve temiz fikirli olmak da insanları çeken çok cazibedar bir özelliktir. Umreye giderken müminlerin bu özelliklerle bezenmesi müşrik halkı çok etkileyecektir. Bu nedenle müminlerin yeni gelen bu düzenlemelere harfiyen uymaları istenir ve bu hususta daha önce verilen «işittik ve itaat ettik» sözü hatırlatılır.
6 – 7- Ey iman edenler! Salat (namazı müteakip kamu hizmetleri) için kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı topuklarınıza kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin / yıkanın. Eğer hasta veya yolcu iseniz yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse veya kadınlara dokunmuşsa ve su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin / yönelin ve onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini (iktidar / hükümet / devlet nimetini) tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz. Allah'ın, üzerinizdeki nimetini (iktidar / hükümet / devlet nimetini) düşünün ve “İşittik, itaat ettik” dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini (anayasal sözleşme yeminini / biatınızı) hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir. (Maide Suresi 6-7)
Müminlerin kurdukları İslam Cumhuriyetini ayakta tutmaları ve bu Cumhuriyeti büyük bir medeniyete götürebilmeleri için bütün güçleri ile çaba sarf etmeleri ve adalete şahitlik yapmaları / adaleti tesis etmeleri emredilir. Öyle ki geçmişte yaptıkları zulüm ve haksızlıklar nedeniyle kendilerine duyulan kin ve öfke bile müminleri o müşriklere adil davranmaktan alıkoymamalıdır. Böylece zulüm ve haksızlıktan bıkmış olan müşrik halk müminlerin «haktan ve adaletten» yana olmalarından etkileneceklerdir. Hatta kendilerine haksızlık, zulüm ve işkenceler yapanlara karşı kalplerindeki öfke ve kine rağmen hak ve adaletten ayrılmayan müminler, müşrik halkı son derece etkileyecektir.
Bu davranışlar, başkalarını etkilemek adına yapılmasa da sonuçta bunlar İslam Cumhuriyeti nimetinin kemale ermesi ve büyük bir medeniyete evrilmesinde çok etkilidir. Ayrıca İslam Cumhuriyeti nimetinin son derece önemli bir nimet olduğu özellikle hatırlatılır. Zira bir zamanlar müminler Mekke’de zayıf, çaresiz ve devletsiz iken, o müşriklerin ellerinde oyuncak oldukları ve hatta öldürmeyi planlamışlarken şimdi Allah müşrik inkârcılara karşı müminlere iktidar ve üstünlük bahşetti. Değerini bilenler için bu çok büyük bir lütuftur. Şimdi çıkılacak kaza umresi sırasında da Cenab-ı Hakk’ın ve elçisinin emirlerine uymada titizlik göstermeleri ve Mekke müşriklerinin barışa rağmen yapabilecekleri ihanet tehlikesine karşı Allah’a tevekkül edip elçisinin talimatlarına uymaları emredildi.
8 - 11- Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. / emirlerine uyun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Allah, iman edip salih amel işleyenlere şöyle vaat etmiştir; Onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır. İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar, cehennemliklerdir. Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir (Mekkeli Kureyş) kavmi size el uzatmayı (öldürmeyi) planlamıştı da, Allah buna engel olarak onların ellerini sizden çekmişti. Öyleyse Allah'ın emirlerine uyun. Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler. (Maide Suresi 8-11)
32.6. Kaza Umresine Çıkış
Hz.Muhammed@, Hudeybiye seferine katılanlara kaza umresine gitmek için gerekli hazırlıkların yapılmasını emrederken tam teçhizatlı olarak silahlanmalarını da istedi. Hudeybiye anlaşması hükümleri müminlerin silahsız olarak Mekke’ye girmelerini öngörüyordu. Sadece seyahat sırasında yırtıcı hayvanlardan korunmak için kılıçlar getirilebilecek ve bu kılıçlar kınlarında olarak umre yapmaya müsaade vardı. Fakat peygamberimiz müminlerin umre sırasında Mekkelilerin saldırılarına maruz kalabilecekleri konusundaki korku ve endişelerini bildiği için savaş teçhizatlarını yanlarına almalarını emretti. Bunun yanında Anlaşma hükümlerine de uyma hususunda tereddüt yaşamıyor, Allah’a tevekkül ettiği gibi herhangi olumsuz bir durum yaşamamak için de gerekli tedbirlerini alıyordu. Bu kapsamda Hz.Muhammed@ anlaşmaya uyarak Mekke’ye silahlı girilmeyeceğini ama yine anlaşma hükümlerine uyarak savaş silahlarını Mekke dışında tutacağını bildirdi. Bu tedbiri Mekkelilerin anlaşmaya ihanet etmesi halinde gafil avlanmamak için alındığını belirtti. Ayrıca 100 atlıdan oluşacak bir süvari birliğinin hazırlanmasını da emretti. Kaza umresi için 2000 civarında mümin hazırlandı.
32.7. Kafilenin Mekke’ye Varışı
Müminler kurban etmek üzere beraberlerinde altmış deve götürdüler. Hz.Muhammed@, Medine'de yerine Ebu Zerr Gıfari'yi vekil bıraktı. Süvari birliğinin başına Muhammed b. Mesleme’yi kumandan olarak tayin etti ve onları kafilenin önünde olacak şekilde kafileyi yola çıkardı. Müminler Zü'l-huleyfe'ye geldikleri zaman, ihrama girdiler ve telbiyeye başladılar. Savaş silahlarını ise kurbanlık develerin üzerine yüklediler. Süvari birliği ise tam teçhizatlı olarak umre kafilesini korumaya alarak Mekke’ye doğru ilerlediler.
Mekke yönetimi müminlerin silahlı olarak geldikleri haberini alınca, Hz.Muhammed’in@ anlaşmaya ihanet ettiğini ve umre bahanesiyle Mekke’yi işgal edeceğini düşünerek telaşa kapıldılar. Hemen acele toplanıp durum değerlendirmesi yaptılar. Hz.Muhammed’e@ bu hareketinin anlaşmaya aykırı olduğunu ve Mekke’ye silahlı olarak giremeyeceğini bildirmek üzere Mikrezi elçi olarak gönderdiler.
Mikrez Hz.Muhammed’in@ huzuruna girdi ve Anlaşma şartlarına riayet edilmediğini, sefer kılıçları hariç savaş teçhizatı taşımadan umre yapılacağının anlaşma hükmü olduğunu hatırlattı.
Hz.Muhammed@ ise anlaşmaya uyduğunu Kabe’ye silahsız gireceklerini ancak Mekke yönetimine güvenmediğini onların her an anlaşmaya ihanet edebileceğini ve böyle bir durumla karşılaşılması halinde silahlarının her an kolunun ulaşabileceği bir yakınlıkta olmasının da anlaşmaya aykırı olmadığını bildirdi.
Ayrıca Hz.Muhammed@ kendisinin geçmiş yaşamından da bilindiği üzere «el emin» olduğunu, asla sözleşmelerine ihanet etmediğini ve bu günde ihanet etmesinin mümkün olmadığını bildirdi. Bu sözleriyle zımnen Mekkeli müşriklerin ise asla sözlerinde durmadıklarını ve asıl onların ihanet içerisinde oldukları vurgusunu yapmış oldu.
Mikrez bu konuşmadan sonra Mekke Yönetimine geri döndü ve onlara Hz.Muhammed’in@ anlaşmaya aykırı davranmadığını, silahları Mekke dışında ama kolunun uzanabileceği bir yakınlıkta tutmak istediğini, Mekke’yi işgal etmek gibi bir niyetinin olmadığını bildirdi. Silahlı gelmesinin nedenini de Mekke Yönetimine güvenmediği, aslında bu durumun kendileri açısından son derece aşağılık bir durum olduğunu da bildirdi. Bunun üzerine Mekke Yönetimi anlaşma gereğince Mekke’yi boşalttı ve dağlara çekildi.
Hz.Muhammed@, Merru'z-Zehran'a gelince, bütün savaş silahlarını ve yüz kişilik süvari birliğinin yanına yüz savaşçıyı da katarak atlı ve yayadan oluşan 200 kişilik silahlı bir birliği Batn-ı Ye'cec'e ([1]) gönderdi. Birliğin komutasına da Evs bin Havliyi getirdi.
32.8. Hz.Muhammed’in@ Mekke’ye Girişi ve Güç Gösterisi
Hz.Muhammed@ devesi Kusvaya binmiş vaziyette ve çevresinde kılıçlarını kuşanmış müminlerle birlikte telbiye getirerek Mekke’ye giriş yapıyordu. Onların bu girişi muzaffer bir komutanın ve askerlerin geçit resmini andırıyordu.
Başta Haşim oğulları olmak üzere Mekke halkı ve umreye gelmiş diğer müşrik insanlar onların çevrelerini sarmış olanları izliyordu. Mekke muhteşem bir güç gösterisine sahne oluyordu. Hz.Muhammed@ Abdullah bin Revaha’ya geçit resminin sunuculuğu ve topluluğa slogan attırma vazifesini vermişti. O da sunuculuk sırasında şu sözleri haykırıyordu;
“Allah'ın ismi ile başlarım,
O'nun dininden başka gerçek din yoktur; diğerleri hep batıl.
Allah'ın ismi ile başlarım,
Muhammed O'nun Resulüdür.
Ey kâfir dölleri çekilin O'nun yolundan!
Çekilin! Çünkü her türlü hayır O'nun yolundadır.
O'nun Tenzil'ine göre size darbe vurduğumuz gibi,
Bugün de O'nun Tevil'i üzere size darbe vuruyoruz.
Hem de başları omuz ve gövdelerden ayıran,
Dosta dostunu unutturan ölümcül bir darbe ile....”([2])
Mescid-i Haram’a girinceye kadar telbiye ve Abdullah bin Revaha’nın haykırması devam etti.
Hz.Muhammed@ müminlere tavaf ederken güçlü görünmenin taktiklerini de vermişti. Onlar sağ omuzlarını açtılar ve Kabe’yi hızlı ve sert adımlarla (rap rap) tavaf ettiler. Hacer’ül Esved’e yaklaşınca hareketler yavaşlatılıyor ayrılınca tekrar hızlanıyordu. Bir taraftan da Hz.Muhammed@ yine Abdullah b. Revaha’ya slogan attırıyordu. Ondan şu sözleri söyleyip tüm müminlerin tekrar etmelerini istiyordu;
-
"Allah'tan başka hiçbir ilah ve mabud yoktur! Bir olan O'dur!
-
Va'dini gerçekleştiren O'dur!
-
Bu kuluna yardım eden O'dur!
-
Askerlerini güçlendiren O'dur!
-
Toplanmış olan kabileleri bozguna uğratan da yalnız O'dur!”
Kâbe atılan sloganlarla inliyordu. Bir ara Hz. Ömer bu sloganların çok ileri gittiğini Mekke yönetimini son derece tahrik ettiğini bu nedenle kesilmesi gerektiğini bildirse de Hz.Muhammed@ bu sloganların Mekke Yönetimine ok atmaktan daha tesirli olduğunu bildirmiş ve Abdullah bin Revaha’nın slogan atmasını devam ettirmiştir.
Öğle namazı vakti gelince Hz.Muhammed@ Bilal-i Habeşi'ye ezan okumasını emretti. O da Kâbe’nin damına çıktı ve öğle ezanını okudu. Bilal-i Habeşi'nin ezanını işitince Ebu Cehil’in oğlu İkrime, Safvan bin Ümeyye, Halid bin Esed, Süheyl bin Amr gibi Mekke yöneticileri yüzlerini kapadılar ve rezil oldukları bu sahneyi babalarının görmediği için Allah’a şükrettiler.
Hz.Muhammed@ umre süresince Mekke'de üç gün kaldı. Kaldığı sürece Mekke’deki hiçbir evde konaklamadı. Kendisi için kurulan çadırda ikamet etti. Zira o dönem geleneklerine göre Mekkelilerden birisinin evinde kalması demek o kimseye sığınması demek olduğu için kimseye misafir olmadı. Bu aynı zamanda peygamberimizin tedbiri elden bırakmayışının bir göstergesi olarak da anlaşılabilir.
32.9. Hz.Muhammed’in@ Meymune ile Nikâhlanması
Hz.Muhammed@ umre süresince Mekkelileri etkilemek için her türlü yol ve yöntemi denedi. Umrenin başlangıcında yapmış olduğu ezici, baskı altına alıcı güç gösterisinden sonra Mekke Yöneticilerini etkilemenin ve onlarla iyi diyaloğa girmenin yollarını da aradı. O’nun aradığı fırsatı amcası Hz. Abbas verdi ve Hz. Meymune ile nikâhlanmasını önerdi.
Hz. Meymune Hz. Abbas’ın baldızı olduğu gibi aynı zamanda Halid b. Velid’in eşi ile çok yakın akraba idi. Onunla yapılacak nikâh, Mekke’nin en önemli komutanını Hz.Muhammed’e@ yakınlaştıracaktı. Ayrıca üç günlük umre süresinin bitiminden sonra tertip edilecek bir düğün yemeği ile bütün Mekke Yönetimi davet edilerek aradaki buzların eritilmesi ve onların kalplerinin kazanılmasına vesile olacak diyaloglar mümkün olabilirdi. Hz.Muhammed@ yakaladığı bu büyük fırsatı hemen değerlendirdi ve teklifi kabul etti. Teklif Hz. Meymune’ye de yapıldığında o hiç tereddüt etmeden teklifi kabul etti ve nikâh akdi yapıldı. Sıra düğün törenine gelmişti. Fakat anlaşmaya göre umre için üç günlük süre de dolmuştu. Mekke Yönetimi Süheyl bin Amr’ı ve Huveytıb bin Abduluzza’yı Hz.Muhammed’e@ sürenin dolduğunu ve Mekke’yi bir an önce terk etmeleri gerektiğini bildirmek için gönderdi.
Hz.Muhammed Süheyl’e yeni nikâhladığı eşi için düğün töreni yapmak istediğini ve Mekke Yöneticileri ile birlikte bir düğün yemeği yemek arzusunu dile getirdi. Bu amaçla üç gün daha süre verilmesini talep etti. Fakat Süheyl bu teklifi çok kaba bir şekilde reddetti ve anlaşma gereğince Mekke’yi derhal terk etmelerini söyledi. Bunun üzerine Sa’d bin Ubade, Süheyl’e çok ağır küfürler ederek bu toprakların kendilerine ait olmadığını bütün Araplara / insanlara ait topraklar olduğunu vurguladıktan sonra Hz.Muhammed’in@ onların istekleriyle değil kendi isteğiyle ve bununda anlaşma hükümlerine riayet sadedinde olduğu için Mekke’yi terk edeceğini haykırdı.
Hz.Muhammed Sad bin Ubade’ye müdahale etti ve onların makamda misafir olduklarını ve misafirleri incitmemeleri gerektiğini belirttikten sonra akşam olmadan Mekke’yi terk etmek için hazırlık yapılması talimatını verdi.
Müminler Mekke’yi boşalttılar ve Mekke’nin dışında yer alan Şerif mevkiinde Hz. Meymune ile Hz.Muhammed’in@ düğün törenleri yapıldı.
32.10. Kaza Umresinin Mekke’de Bıraktığı Müspet Etkiler
Müminler Mekke’den ayrılınca Mekke Yönetimi derin bir nefes aldı. Fakat Hz.Muhammed’in@ yaptığı bu umre Mekke’de derin tesirler bıraktı.
Hz.Muhammed’in@ güç gösterisi ve sonrasındaki barışçıl tutumu hem Mekke halkı hem de yönetimdekileri psikolojik olarak çok etkiledi ve Hz.Muhammed’in@ yanında yer almanın kaçınılmazlığını ve vaktinin gelip geçmekte olduğunu düşünür olmaya başladılar. Hatta bunların en önemlileri Halid bin Velid, Osman bin Talha ve Amr bin As idi.
Hz.Muhammed@ umre süresince kendilerine ulaşamadığı Mekke liderlerinden bazılarına çeşitli aracılar vasıtasıyla Medine İslam Cumhuriyetine katılacak olurlarsa önemli makamlarda yer alacakları, kendilerine değer verileceği haberlerini de ulaştırdı. Ayrıca bu hareketin artık durdurulamayacağını ve iş işten geçmeden katılım sağlamalarının kendi menfaatlerine olacağına yönelik mesajlarını da onlara ulaştırdı.
32.11. Mekke Liderlerinin Biat / Teslim Olma Düşünceleri
Mesajları alan Halid b. Velid, Amr b. As ve Osman b. Talha durumu iyi değerlendirdiler ve Medine’ye katılım konusunu daha ciddi olarak ele aldılar.
Amr b.As artık Mekke’yi terk etme noktasına gelmişti. O Habeşistan’a göç etti. Dostu Necaşi ile görüştü. Necaşi onunla yaptığı sohbette kendisini Hz.Muhammed’e@ katılmaya ikna etti. O da Habeşistan’dan doğruca biat etmek üzere Medine’nin yolunu tuttu.
Halid b. Velid, Hz.Muhammed’in@ mesajını kardeşinin kendisine bıraktığı mektuptan aldı ve Medine İslam Cumhuriyetine katılmaya karar verdi. Kararını en yakın arkadaşları olan İkrime ve Safvan b. Ümeyye’ye açtı ve onları da bu katılıma davet etti. Fakat onlar bu daveti geri çevirdiler.
Halid bin Velid daha sonra Osman b. Talha’yı İslam Cumhuriyetine katılıma davet etti. Uzun zamandır bunu / biat etmeyi düşünen Osman b. Talha, teklifi hemen kabul etti ve birlikte Medine’nin yolunu tuttular.
Yolda Amr b. As ile karşılaştılar. Her iki tarafta önce niyetlerini gizlediler fakat yol arkadaşlıkları sırasında birbirlerinin niyetlerinin aynı olduğunu anladılar.
Mekke’nin üç büyük yöneticisi Medine’ye ulaştılar ve Hz.Muhammed’e@ biat ettiler. Şimdiye kadar yaptıkları düşmanca muamele ve verdikleri zararlardan bağışlanma dilediler. Böylece Mekke Yönetimi, en önemli harp dahisi yöneticilerini Medine İslam Cumhuriyetine kaptırdı.
32.12. Mekkelilerin Müminlere Karşı Yumuşaması
Kaza umresindeki yapılan hareketlerin ne kadar etkileyici olduğu, dahası Hz.Muhammed’in@ gücünün artık karşı konulmaz olduğu Mekkeliler tarafından artık kabullenildi. Halid b. Velid teslim olma kararını diğer ileri gelenlere açtığında eskiden gösterilen şiddette bir tepkiyle karşılaşmamıştı.
Amr b. As ise Hz.Muhammed’e@ biat ettikten sonra Mekke’ye döndü. Fakat Mekke yönetiminin kendisine karşı hiçbir kötü muamelesi ile karşılaşmadı. Eskiden olsaydı ya hapsedilir ve / veya işkence edilirdi. Ama şimdi herhangi olumsuz bir tepki gösterilmiyordu. Bu durum Mekke’nin artık giderek Medine’ye teslim olmaya doğru hızla yol aldığını göstermekteydi.
[1]) Batn-ı Ye'cec; Mekke'ye 5 km uzaklıkta bir yerdir ve oradan bakıldığında Mekke Hareminde olan biten her şey rahatlıkla izlenebilir.
[2] )Hz.Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti :Celalettin Vatandaş Cilt 2. sahife 398