top of page

Varoluşun Aşamaları

Huzuristan Cumhuriyetinde barış ve refahı isteyenler bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılmıştı. Darbeciler bir korku düzeni kurmuş, zulüm ve baskı ile ayakta duruyordu. Yönetimi eline geçirenler, kendilerini yenilmez sanıyordu. Güç onların elindeydi, kendi çıkarlarına uygun olarak yazdıkları yasaları hukukun üstünlüğü diyerek güçsüzleri ezmek için kullanıyorlardı, orduyu medya aracılığıyla kendi buyrukları altına almışlardı.

Halkın gözleri kapanmıştı. Kendi zincirlerine alışmışlardı. Onlara bir yol gösteren olmadıkça, özgürlüğü bile tehlike sanıyorlardı. Halkın çok az bir kesimi bu zulmün farkındaydı. Onlar zulmün sona ermesini ve ülkeye barış, huzur, refah, adalet ve istikrarın gelmesini istiyordu. Bunun için ele ele verip yollara diziliyor ve protesto eylemleri yapıyorlardı. Sistemin devrilmesini ve yerine adil bir sistemin kurulmasını talep ediyorlardı.  Ama her şey bir çırpıda değiştirilemezdi.

Tıpkı Allah’ın evreni altı günde yaratması gibi, bu düzen de belli zaman aralıklarında aşama aşama yıkılacak ve yerine yeni bir düzen inşa edilecekti. Selim bunu biliyordu. Ancak bağlıları sabırsızdı. Onlar tek bir darbeyle zafer istiyordu.

Selim’in ilk hedefi birinci aşama olarak halkın içine işlemiş korkuyu yok ederek toplumsal bir taban elde etmekti.

Halkın gözlerini açmalı, korku bariyerlerini yıkmalıydı. Onlara, efendilerinin sandıkları kadar güçlü olmadığını göstermeliydi. Halkta korku azalıp özgüven oluşursa adalet ve merhamet yanlılarının safında yer alabilirlerdi. Tanrı yeryüzünü iki günde yaratmıştı.

Selim cesur çıkışlarla zulmün en zayıf halkalarını hedef aldı. Onun çıkışlarından cesaret alan insanlar konuşmaya başladı. Halk yavaş yavaş Selim’in liderliğinde toplanmaya başladı. 

Selim küçük kıvılcımlar çaktı. Küçük ama sarsıcı darbelerle rejime korku verdi. Önemsiz gibi görünen küçük başkaldırı şeklinde söylevlerde bulundu... bu hareketler korkunun duvarında ilk çatlakları açtı.

Rejim bu söylemlere karşı Selim ve hareketini küçümsedi. Onları çeşitli provokasyonlarla  baskı altına almaya çalıştı. İşlettirdiği provokatif cinayetlerle kendi yandaşlarını meydana topladı. Selim ve hareketinin asla başarılı olamayacağı sloganlarını attırdı.

Ama Selim biliyordu: Mermer bile su damlalarıyla aşınır.

Zulüm sistemi içinde kokuşmuş olanlar, ilk kez sorgulandı. Güçlülerin dokunulmazlığına gölge düşmeye başladı. Halk, ilk defa efendilerine gözlerini dikti. Ve efendiler bunu fark ettiğinde, ilk kez korktular.

Halkın Selim’in etrafında kenetlenmesiyle artık taban oluşmuştu. Selim’in bundan sonraki hedefi oluşturduğu bu toplumsal tabanın güçlendirilmesi ve desteklenmesi aşamasına geçmekti.

Şimdi sıra toplumdaki güçlü kişilerin harekete katılmasına gelmişti. Tıpkı Tanrının sonraki iki günde yeryüzünde dengeyi sağlamak, bereket ve geçim kaynakları için dağları yeryüzü tabanına yerleştirmesi gibi şimdi sıra toplumdaki güçlü kişilerin harekete katılmasına gelmişti. Eğer bu şahsiyetler Selim’in yeni oluşturduğu toplumsal tabana kazandırılırsa ekonomik ve siyasi dengede sağlanacaktı.

Selimin uyguladığı güven verici politikalar sonuç vermeye başladı. Daha önce rejimden yana tavır koymuş iş adamları halkın desteği olmadan varlıklarını sürdüremeyeceklerini anladılar. Peyderpey Selim’in yanında saf tutmaya başladılar.

 Ve sistem, dışarıdan bir darbe olmadan, içeriden çürümeye başladı.

Ama Selim’in bağlıları hâlâ sabırsızdı. Bir an önce sistemin yıkılmasını ve rejimin devrilmesini istiyorlardı. Ama Selim biliyordu: “Her şeyin bir sırası vardı. İzlenmesi gereken süreçler atlanacak olursa altından kalkılamayacak kaosların yaşanması kaçınılmazdı.”

Selim adil bir sistem kurmak için tamamlaması gereken en önemli aşamaya gelmişti; Devlet Üst Kademesini Düzenlenmesi.

Ve bir akşam Rejim Selim’in hareketini yok etmek için harekete geçti. Orduyu sokağa çıkartarak darbe girişiminde bulundu. Fakat halk artık korkmuyordu.  Ezilme pahasına tankların önene geçti. Meydanları doldurdu. Darbecilere geçit vermedi. O ana kadar zalimlerin gözlerinde sadece kibir vardı. Şimdi ise panik.

Ve zalimler, yıllarca yönetimi demir yumrukla elinde tutanlar, artık sadece kaçmaya çalışıyordu. Düzenleri aşama aşama sarsıldı. Ve sonunda çöktü.

Kalan üst düzey bürokratlar ise halkı karşılarına alarak bir yere varılamayacağını gördüler. Selim’in önderliğindeki halkın safına katılmaktan başka çarelerinin olmadığını anladılar. Selim devletin üst kademesinde ve teşkilat yapısında halka en iyi hizmeti sunacak değişim ve dönüşümleri gerçekleştirdi. Tıpkı tanrının evreni yaratırken son aşamada göğe yönelip iki gün içinde onları yedi gök olarak tanzim edip istese de istemese de boyun eğdirmesi gibi.   

Selimin bağlıları zafer sarhoşuydu.

"Çok çalıştık, çetin bir mücadele verdik ve sonunda başardık!" dediler ve gevşemeye başladılar.

Onlardan bazıları “Bu çabamızın karşılığını almamız lazım. Konfor bizimde hakkımız.”

Bazıları ise “ biz vazifemizi yaptık artık geri çekilelim, biraz da ticaretimizle uğraşalım….”

Ama Selim, gerçek zaferin sadece kazanmak değil, onu korumak olduğunu biliyordu. Ve onlara Kur’an’dan bir ayeti hatırlattı:

“O Allah ki gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi altı günde yarattı, sonra da arş üzerine istivâ etti. Sizin O’ndan başka ne bir veliniz / koruyucunuz ne de bir şefaatçiniz vardır. Hâlâ düşünüp ders ve öğüt almayacak mısınız? (Secde suresi, 4. Ayet)”

“Allah bile, yarattıktan sonra geri çekilmemişken, sizler geri çekilmeyi nasıl düşünürsünüz? Hem geri çekilecek olursanız eski düzenin hayatta kalan kalıntıları boşalan makamları sessizce dolduracaklar, yavaş yavaş adalet esnemeye başlayacak, bürokratlar eski alışkanlıklarına dönecekler ve sistem yeniden yozlaşmaya başlayacaktır. Onların hakimiyeti tekrar ele geçirmeleri halinde zulüm fazlasıyla geri gelecektir.”

Selim bu hatırlatmayı yaptıktan sonra ilahi buyruktaki son öğüde de değindi:

“Eğer yeni sistemden nemalanmaya kalkarsanız, sizin eski rejimden bir farkınız kalmaz ve yıkılırsınız. Sizi koruyacak ve ayakta tutacak olan sadece Allah’ın değerleridir. Adaletten ve merhametten şaşmayın ki korunasınız.”

© 2022 AAYDIN

bottom of page